Merhabalar Değerli Okurlar 👋
Aslında uzun zamandır aklımda olan, ancak bir türlü fırsat bulup kaleme alamadığım bir konudan bahsetmek istiyorum sizlere. Bugünkü yazım, çağımızın kanayan yarası olan aileyle ilgili olacak. Öncelikle belirtmekte fayda var ki, ben bu konuda bir uzman değilim ve kesinlikle kimseye öneri veya tavsiye vermek amacıyla bu yazıyı yazmıyorum. Belki benzer sorunları yaşayan insanlara kendi çözüm yöntemlerimizden bahsederek biraz olsun yardımcı olabilirim, ve ileride minik kızımın okuyabileceği düşüncesiyle bu yazıyı kaleme alıyorum. 😇
Öncelikle, son zamanlarda hem çevremde hem de TÜİK verilerini incelediğimde oldukça endişe verici bir tabloyla karşı karşıya kaldım. Boşanma oranlarının sadece ülkemizde değil, dünya genelinde artıyor olması beni gerçekten üzmekte. Bu konuyu çevremde benzer deneyimleri yaşayan insanlarla konuştuğumda, genellikle çocuk doğduktan sonra özellikle ilk zamanlarda geceleri uykusuz kalmak gibi nedenlerin, sinirleri gerdiği ve eşler arasında huzursuzluğun arttığı konusunda benzer görüşlere rastladım. Aslında haksızda değiller çünkü aynı şeyleri bizde yaşadık. Bana göre en temel sebeplerin başında sanırım bu sorun gelmekte. Diğer önemli sorunlar ise, birçoğumuzun tahmin edebileceği gibi, günümüzde sabır ve tahammül seviyelerinin giderek azalması olabilir. İşte benim asıl bahsetmek istediğim noktada bu olacak.
Düşünün ki, hepimiz aslında aynı hedefe doğru yatırım yapıyoruz ve bu yatırımların ileride karşılığını görmeyi umuyoruz, değil mi? Ancak bu yolun pek de kolay olmadığını ve inişli çıkışlı bir seyir izlediğini biliyoruz. Aynı şekilde, aile kurmada da benzer bir durum söz konusu, değil mi? Hepimiz mutluluk arayışı içindeyiz ve kusursuz bir yaşam istiyoruz, ancak bunun sadece teorik bir ideal olduğunu ve gerçekte her zaman mümkün olmadığını unutmamamız gerekiyor. Eşlerimizin zaman zaman stresli ve zorlu dönemlerden geçebileceğini ve bu zamanlarda onları desteklemek yerine engel olmanın süreci daha zorlu hale getirebileceğini hatırlamalıyız.
Bu konuda Doç. Dr. Özlem Bozkaya aslında durumu bizlere çok güzel özetlemiş.
"Hayatın iniş çıkışlarla dolu olması sizi üzmesin,
Bu; hayatın ritmi ve sizin de yaşadığınız anlamına gelir"
Tabii ki, evlilikte böyle değil mi? Bazen anlaşmazlıklarla, bazen de mutluluklarla dolu bir süreç... Ancak yaratılış fıtratımız gereği hep daha iyisini arayışı içerisindeyiz ve elimizdeki şeylerin kıymetini maalesef kaybetmeden pek bilemiyoruz. Bu durum aslında denize karşı evi olan, ancak bir süre sonra sıradanlaşmasına ve kişinin bunu farketmeyerek zamanla denizin sesini ve güzelliğini dahi unutmasına benziyor. İşte bu yüzden evliliğimizi her anın kıymetini bilerek, sevgiyle ve anlayışla sürdürmeliyiz.
Peki anlaşmazlık durumunda ne yapabiliriz, bizim bu konuda çözümümüz ne ?
Evliliğimizin 7. yılına girerken, her evlilikte olduğu gibi zaman zaman ciddi anlaşmazlıklar bizde yaşadık ve maalesef bu tür durumlar illaki yine olmaya devam edecektir. Ancak sağlıklı bir ilişkinin zaman zaman zorluklarla karşılaşabileceğini ve pürüzsüz bir evliliğin mümkün olmadığını kabul ediyoruz.
Peki, bu tür durumlarla nasıl başa çıkıyoruz ve hangi yöntemleri izliyoruz?
- Öncelikle biz daha evlenmeden tanışma sürecimizde kendimize bir çizgi çektik ve her ne sebeple olursa olsun hiçbir anlaşmazlığımızı ailelerimize ve arkadaşlarımıza bahsetmeyeceğimize dair birbirimize söz verdik.
- Yine diğer verdiğimiz söz asla gece ayrı yerlerde uyumamaktı. Yani o gün küs olsak dahi farklı odalarda yatmak bizde yasak :)
Bu 2 detay bence oldukça önemli. Çünkü en ufak anlaşmazlıkta dahi çevremize haber vermek o meselenin daha derinleşmesine ve kendi aramızda çözüm üretmenin imkansız hale gelmesine sebebiyet verebilir. Özellikle çevrenin yanlış yorumlaması ve yönlendirmesi bu mevzuyu daha da kötüleştirebilir. Sonuçta birbirini en iyi tanıyan eşlerdir başkaları daha iyi sizleri bilemez.
Bunun dışında aklımızda hep şu var: Kimin haklı olduğunun ne önemi var?
Tabii ki her anlaşmazlık durumunda barışma sonrası bu anlaşmazlığın neden olduğunu ve nasıl çözebileceğimizi derinlemesine konuşup tartışıyoruz. Ancak burada anlatmak istediğim şey şu: Siz, gladyatör arenasında kalabalık bir topluluk önünde çarpışan çiftler değilsiniz ve kimin haklı, kimin haksız olduğunu kimse bilemeyecek. Yani dışarıda pek tanımadığınız birçok insana göz yumup müsamaha gösteriyorsunuz. Peki aynı tavrı ve düşünceyi eşinize uygulamak neden zor geliyor? İnatlaşmanın kime ne faydası olabilir? İşte bu yüzden genellikle en geç 24 saat içerisinde birimiz gelip diğerine sarılıyor, haksız bile olunsa karşılıklı özür dileniyor ve olay tatlıya bağlanıyor 😇
Kısacası, benim görüşüme göre, bu hayattaki en değerli yatırım, eşlerin birbirlerine yaptığı yatırımdır. Bu sayede eşler mutluluklarını artırmakla kalmaz, aynı zamanda birlikte aşılacak zorluklara karşı güçlü bir dayanışma ve destek ağı oluşturur. Ayrıca iyi bir ilişki, her iki tarafın da potansiyelini en üst düzeye çıkarabileceği bir ortam sunar. Bu, kariyer hedeflerini takip etmek, kişisel gelişim çalışmalarına katılmak veya yeni deneyimler kazanmak gibi alanlarda büyümeyi içerebilir.
Ayrıca, sağlıklı bir ilişki, çocuklarına da olumlu bir model sunar. Ebeveynlerin birbirlerine gösterdiği sevgi ve saygı, çocukların ilişkiler konusunda sağlam temeller oluşturmasına yardımcı olur. Bu nedenle, eşlerin birbirlerine yaptığı yatırım, aile içindeki uyumu ve mutluluğu artırarak gelecek nesillerin yaşamını da olumlu yönde etkiler. Umarım herkes için faydalı bir yazı olmuştur. Okuyup zaman ayırdığınız için gerçekten çok teşekkür ederim. Yeniden görüşmek dileğiyle 🙏