Merhaba Arkadaşlar;



Bazen portföyüme bakıyorum ve “Bu kadar zamandır yatırım yapıyorum ama hâlâ yolun başında gibiyim” diye düşünüyorum. Belki sizler de benzer duyguları hissediyorsunuzdur. Sabırla biriktirilen varlıklar gözle görülür şekilde büyümese de, tıpkı Lao Tzu’nun dediği gibi, “Binlerce kilometrelik bir yolculuk, tek bir adımla başlar.” İşte biz de o yolculuğun içindeyiz.


Yatırım sabır işidir ve sabır çoğu zaman bir erdemden çok, bir sınav gibidir. Warren Buffett’in şu sözleri, bu süreci en iyi özetleyenlerden biri: “Sabır, iyi yatırımcılarla büyük yatırımcıları birbirinden ayıran şeydir.” Çünkü kazanç sadece alım satım anlarında değil, beklediğimiz, piyasayı izlediğimiz ve stratejimize sadık kaldığımız zamanlarda oluşur.


Her şeye rağmen, piyasanın iniş çıkışlarına takılmadan planıma sadık kalmaya devam ediyorum. Çünkü biliyorum ki uzun vadede başarı, istikrarlı ve bilinçli adımların bir sonucu. Peki, Şubat ayında portföyümde neler yaşandı? Gelin, birlikte göz atalım! 🚀



Bu ay yaptığım eklemelere rağmen BIST portföyüm 13,048.84$ seviyesinden 12,590.91$ seviyesine geriledi. Hatta eklemeleri çıkardığımda, portföyün 12,449.76$’a düştüğünü görüyorum, yani yaklaşık %4.6’lık bir azalma söz konusu.

Bu ay portföyüme yaptığım eklemelere baktığımda, 2 AKSA, 7 FROTO, 14 EREGL, 2 TUPRS, 4 TTRAK, 25 ISMEN, 1 KORDS ve 16 SISE hissesi ekledim. Ayrıca, portföyüme yeni bir Eurobond daha ekleyerek toplam Eurobond sayımı 5’ten 6’ya çıkardım. Bu eklemelerle birlikte toplam portföy büyüklüğüm 18,590.91$ seviyesine ulaştı.



Tabloya baktığımda, bu ay BIST tarafında toplam 11,337.66 TL (311.44 $) tutarında alım yaptığımı söyleyebilirim. Detaylı alım miktarları ve lot sayıları tabloda yer almaktadır.


Yukarıdaki tabloya baktığınızda, bu ay BIST ve Eurobond alımlarımın toplam değerinin 43,438 TL (1,186 $) seviyesinde olduğunu görebilirsiniz. Uzun bir aradan sonra üst üste ikinci kez 1,000 $ seviyesinin üzerine çıkmanın mutluluğunu yaşıyorum. Önümüzdeki aylarda da bu seviyeyi koruyarak alımlarıma istikrarlı bir şekilde devam etmeyi hedefliyorum. 


Ayrıca, bu ay 33.13 $ (1,200 TL) tutarında Eurobond kupon geliri hesabıma yattı. Bunun dışında, yılın ilk iki ayında başka bir pasif gelir henüz oluşmadı. Ancak, uzun vadeli stratejime bağlı kalarak pasif gelirimi artırmayı hedefliyorum. 

Kısaca toparlamak gerekirse, yatırım yolculuğu tüm iniş çıkışlarıyla devam ediyor. 2025 yılı sonunda 28,000 dolarlık portföy hedefine ulaşmak için her gün küçük ama emin adımlarla ilerliyorum. Bazen yol uzun ve yavaş gibi görünse de, aslında her birikim, her yatırım beni hedefime bir adım daha yaklaştırıyor. Henüz yolun başındayız ve önümüzde keşfedilecek yeni fırsatlar, aşılması gereken zorluklar var. Ama işin en güzel yanı da bu değil mi? Bu süreci birlikte yaşamak, deneyimlerimi sizlerle paylaşmak benim için gerçekten çok değerli. Desteğiniz ve buradaki yol arkadaşlığınız için hepinize içtenlikle teşekkür ederim. Daha gidecek çok yolumuz var! 🚀

Sevgi ve başarı dileklerimle, bir sonraki güncellememizde görüşmek üzere!






“Birikim, geleceğin sessiz bekçisidir; lüks ise anın doyumsuz hırsızı.”



Not: Yazdıklarım tamamen kendine nottur. Hiçbir tavsiye içermemektedir...

 Merhaba arkadaşlar ✋



Daha önce bu yazımda, 2009 yılında halka açık en büyük 10 şirkete yapılan 50 bin dolarlık yatırımın bugüne kadar nasıl bir performans gösterdiğini detaylandırmıştım. 


Yatırımın yıllar içinde ne kadar büyüdüğünü, temettü getirilerinin nasıl değiştiğini ve yıllık temettülerin asgari ücret karşısındaki değerini üç farklı tabloyla incelemiştim.


İlk tabloda, yıllık temettü gelirlerinin zamanla nasıl arttığını ve 2010 yılında 2.455 dolar olan temettülerin 2024 yılına geldiğimizde 4.478 dolara ulaştığını göstermiştim. 



İkinci tabloda, yatırım yapılan 10 şirketin hisse performanslarını ele alarak 15 yıllık süreçte portföyün %92,62 oranında büyüdüğünü ortaya koymuştum. 



Üçüncü tabloda ise yıllık temettülerin, ilgili yılın asgari ücretiyle kıyaslandığında nasıl bir alım gücü sunduğunu analiz etmiş ve 2010’da 6,7 asgari ücrete denk gelen temettü gelirlerinin 2024 yılında 9 asgari ücrete ulaştığını göstermiştim. 


Tablo incelendiğinde temettülerin yıllık ortalama 8,8 asgari ücret getirisi sağladığını ancak bazı yıllarda 4-5 asgari ücret seviyesine kadar düştüğünü gözlemliyoruz. Bu dalgalanmaları dengelemek için, 2009 yılında ayrıca %7 kupon getirisi olan 25 adet, her biri 1.000 dolarlık Eurobond yatırımı yaptığımızı varsayarak bir strateji geliştiriyoruz.


Stratejimizin temel amacı, Eurobond kupon gelirlerini yalnızca yıllık temettü gelirimizin 8 asgari ücretin altına düştüğü yıllarda kullanmak ve fazla kupon gelirlerini yeni Eurobond alımları için değerlendirmektir.



Tabloya baktığımızda, başlangıçta 25 olan Eurobond sayısının 2024 yılı sonunda 60’a yükseldiğini görüyoruz. Bu, kupon gelirlerinden biriken fazlalıkların yeni yatırımlara yönlendirilmesi sayesinde mümkün olmuştur. 

  • 15 yıllık süreçte dolar enflasyonunun %49 civarında olduğu düşünüldüğünde, Eurobondların değer kaybetmediği gibi enflasyonun üzerinde getiri sunduğu görülmektedir.
  • 2010-2019 yılları arasında, temettü gelirleri genellikle 8 asgari ücreti karşılamaya yetse de bazı yıllarda ek destek gerekmektedir.
  • Özellikle 2020 yılında, temettüler düşük kaldığından kupon gelirlerinin büyük bir kısmı kullanılmıştır.
  • Fazla kupon gelirleri, yeniden yatırıma yönlendirilerek Eurobond sayısının artmasını sağlamış ve uzun vadede daha güçlü bir gelir kaynağı oluşturulmuştur.

Aynı yöntemi kullanarak 9, 10 ve 11 asgari ücret seviyelerini hedefleyen senaryoları da inceleyeceğiz. 




Bu kez 8 yerine senelik 9 asgari ücret geliri hedeflediğimizi varsayarak tabloyu inceleyelim. Tabloya baktığımızda, başlangıçta 25 olan Eurobond sayısının 2024 yılı sonunda 54’e yükseldiğini görüyoruz. Bu, dolar enflasyonunun (%49) oldukça üzerinde bir artış anlamına geliyor. Üstelik temettü gelirleri ve kupon gelirleri bir araya geldiğinde, hedeflenen senelik 9 asgari ücret seviyesini sabitlemek için gereken destek sağlanmış oluyor.


Bu kez yıllık 10 asgari ücret gelirini hedefleyerek tabloyu inceleyelim. Tabloya baktığımızda, başlangıçta 25 olan Eurobond sayısının 2024 yılı sonunda 46’ya yükseldiğini görüyoruz. Bu hala dolar enflasyonunun (%49) oldukça üzerinde bir artış anlamına geliyor ve uzun vadeli gelir istikrarını korurken portföy büyümesini de desteklediğini gösteriyor.


Bu kez yıllık 11 asgari ücret gelirini hedefleyerek tabloyu incelediğimizde, başlangıçta 25 olan Eurobond sayısının 2024 yılı sonunda 38’e yükseldiğini görüyoruz. Bu, %52’lik bir artış anlamına geliyor. 15 yıllık dolar enflasyonunun %49 civarında olduğu düşünüldüğünde, Eurobond yatırımları hala enflasyonun üzerinde bir büyüme sağlamış ve uzun vadede değerini koruyarak reel getiri sunmuştur.

Bu çalışmada, temettü gelirlerinin yıllık dalgalanmalarını dengelemek için Eurobond kupon gelirlerinden nasıl yararlanabileceğimizi inceledik. Görüldüğü üzere, uzun vadede temettüler yıllık ortalama 8,8 asgari ücrete denk gelse de bazı yıllarda 4-5 seviyesine kadar düşebiliyor. Bu durum, özellikle düzenli ve istikrarlı bir pasif gelir hedefleyen yatırımcılar için risk oluşturuyor.

Eurobond kupon gelirlerini yalnızca temettülerin belirlenen asgari ücret seviyesinin altına düştüğü yıllarda kullanarak, hem gelir istikrarı sağlamak hem de fazla kupon gelirleriyle yeni Eurobond yatırımları yaparak portföyü büyütmek mümkün oldu. Farklı gelir hedefleri için yapılan analizlerde, başlangıçta 25 adet Eurobond yatırımıyla başlarken, süreç içinde 38 ila 60 arasına kadar yükseldiğini gördük. Bu artış, dolar enflasyonunun bile üzerinde bir büyümeye işaret ediyor.

Sonuç olarak, Eurobond yatırımları, yalnızca pasif gelir elde etmek için değil, aynı zamanda dalgalı yatırım araçlarının getirisini dengelemek için de önemli bir strateji sunuyor. Temettülerin belirsizliği karşısında istikrarlı bir finansal yapı oluşturmak isteyen yatırımcılar için Eurobond kupon gelirleri güçlü bir tamamlayıcı olabilir. Bu yaklaşım, hem temettülerin volatilitesini azaltarak düzenli bir nakit akışı sağlamak hem de uzun vadede portföy büyümesini desteklemek açısından etkili bir çözüm sunmaktadır.

"Bu çalışma, temettü gelirlerindeki dalgalanmaları dengelemek için Eurobond kupon gelirlerinden nasıl faydalanılabileceğini gösteren bir analizdir. Ancak burada yer alan bilgiler kesinlikle bir yatırım tavsiyesi değildir. Her yatırımcının risk profili, finansal hedefleri ve piyasa koşullarına karşı bakış açısı farklıdır. Bu nedenle, yatırım kararlarınızı vermeden önce kendi araştırmanızı yapmanız, finansal danışmanınızdan destek almanız ve riskleri göz önünde bulundurmanız önemlidir."

Yeniden görüşmek dileğiyle !



“Birikim, geleceğin sessiz bekçisidir; lüks ise anın doyumsuz hırsızı.”







Not-4: Temettü hakkında detaylı bilgi için bull-doc'a ait yazıya göz atmak için tıklayınız.

Not-5: Yazdıklarım tamamen kendine nottur. Hiçbir tavsiye içermemektedir...


Selam arkadaşlar 👋



Son 50 yılda asgari ücretin dolar karşılığında nasıl bir değişim gösterdiğini hiç merak ettiniz mi? Ekonomik krizler, enflasyon dalgaları ve kur hareketleri, asgari ücretin alım gücünü önemli ölçüde etkiledi. Peki, geçmişten ders alarak geleceğe daha sağlam adımlarla ilerlemek mümkün mü? Eurobond gibi döviz bazlı sabit getirili yatırımlarla düzenli bir pasif gelir oluşturmak, asgari ücret seviyesinde bir finansal güvence sağlayabilir mi? Bu yazıda asgari ücretin 50 yıllık dolar serüvenini analiz ederken, Eurobond yatırımlarıyla sürdürülebilir bir gelir modelinin gerçekçiliğini değerlendiriyoruz.

1969’dan Günümüze Asgari Ücretin Dolar Serüveni


Aşağıdaki tablolarda, 1969 yılından itibaren her 10-11 yıllık periyotta asgari ücretin nominal dolar karşılığı ile günümüzdeki enflasyona göre düzeltilmiş değeri yer alıyor. Bu sayede, dönemsel krizler, enflasyon ve döviz hareketlerinin alım gücü üzerindeki etkisini daha net bir şekilde görebileceğiz.

1969-1979 arası;


Bu yıllar arasında ortalama asgari ücret değerinin 88,63 $, günümüzde $ enflasyonuna göre düzeltilmiş değeri ise 546,68 $ olduğu görülmektedir. 

1980-1989 arası;


Bu yıllar arasında ortalama asgari ücret değerinin 82,12 $, günümüzde $ enflasyonuna göre düzeltilmiş değeri ise 257,97 $ olduğu görülmektedir. 

1990-1999 arası;

Bu yıllar arasında ortalama asgari ücret değerinin 175,54 $, günümüzde $ enflasyonuna göre düzeltilmiş değeri ise 381,16 $ olduğu görülmektedir. 

2000-2009 arası;

Bu yıllar arasında ortalama asgari ücret değerinin 305,24 $, günümüzde $ enflasyonuna göre düzeltilmiş değeri ise 497,89 $ olduğu görülmektedir. 


2010-2019 arası;

Bu yıllar arasında ortalama asgari ücret değerinin 453,97 $, günümüzde $ enflasyonuna göre düzeltilmiş değeri ise 618,43 $ olduğu görülmektedir. 

2020-2025 arası;

Bu yıllar arasında ortalama asgari ücret değerinin 423,83 $, günümüzde $ enflasyonuna göre düzeltilmiş değeri ise 463,63 $ olduğu görülmektedir. 

Tabloya baktığımızda, yıllar içinde asgari ücretin nominal olarak artsa da reel anlamda bazen değer kaybettiğini bazen de arttığını gözlemleyebiliriz. ABD dolarının kendi enflasyonu nedeniyle eski yıllardaki dolar değerleri günümüze uyarlandığında, bazı dönemlerde asgari ücretin aslında ne kadar düşük veya yüksek olduğu çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor.

Eurobondlarla Asgari Ücret Seviyesinde Pasif Gelir Mümkün mü?

Bir senaryo oluşturalım ve bu senaryoda, %7 yıllık kupon ödemesi yapan Eurobond’lara başlangıçta toplu bir yatırım yaparak her yıl asgari ücretin yarısını kupon gelirlerinden sağlamayı hedefleyelim. Ancak, burada kritik bir strateji devreye giriyor: Tüm getiriyi harcamak yerine yalnızca %55’ini harcayıp, kalan %45 ile yeni Eurobond alımları yaparak gelirimizin enflasyona yenilmesini engellemek.

Neden Bu Strateji?

📈 Pasif gelirin alım gücünü korumak: Asgari ücretin enflasyonla birlikte artması gibi, pasif gelirin de aynı hızda büyümesi gerekir.

🔄 Sürekli yatırım ile sermayeyi büyütmek: Gelirimizin bir kısmını yeniden yatırıma yönlendirerek, her yıl artan bir kupon geliri sağlamak mümkün olur.

🛡 Finansal bağımsızlığı sağlam temellere oturtmak: Bu yöntemle yatırımcı, zamana karşı dayanıklı, enflasyona karşı dirençli ve büyüyen bir gelir modeline sahip olur.


Şimdi 70'li yıllarda olduğumuzu varsayalım ve her biri 100$ olan %7 verimli Eurobond'lardan  toplam 150 adet aldığımızı düşünelim.


Her gelen kupon ödemesinin sadece %55'ini harcadığımızı ve kalan %45'lik kısmıyla yeniden Eurobond alımına devam ettiğimizi varsayalım. Bu durumda günümüzde ulaşacağımız toplam eurobond sayısı 834 ve senelik alacağımız kupon gelirleri 5838$ olurdu yani yaklaşık 2020'li yılların ortalama asgari ücret değeriyle neredeyse aynı. Peki ara yıllarda durum ne olmuş hemen ona bakalım;

1969-1979 arası;
Örneğin ilk 10 yıl ortalama 1200 $ senelik kupon geliri elde etmişiz yani aylık 100 $. Bu 1970'li yılların ortalama 88$lık asgari ücretinden daha fazla bir değer. 

1980-1989 arası;
Örneğin ikinci 10 yıl ortalama yaklaşık 1665 $ senelik kupon geliri elde etmişiz yani aylık 138 $. Bu 1980'li yılların ortalama 82$lık asgari ücretinden yine daha fazla bir değer. 

1990-1999 arası;
Örneğin üçüncü 10 yıl ortalama yaklaşık 2278 $ senelik kupon geliri elde etmişiz yani aylık 190 $. Bu 1990'lı yılların ortalama 175$lık asgari ücretinden yine daha fazla bir değer. 

2000-2009 arası;
Örneğin dördüncü 10 yıl ortalama yaklaşık 3116 $ senelik kupon geliri elde etmişiz yani aylık 260 $. Bu 2000'li yılların ortalama 305$lık asgari ücretinden biraz daha az bir değer. 

2010-2019 arası;
Örneğin beşinci 10 yıl ortalama yaklaşık 4257 $ senelik kupon geliri elde etmişiz yani aylık 354 $. Bu 2010'lu yılların ortalama 453$lık asgari ücretinden biraz daha az bir değer. 

2020-2025 arası;
Örneğin son yıllarda ise ortalama yaklaşık 5331 $ senelik kupon geliri elde etmişiz yani aylık 444 $. Bu 2020'li yılların ortalama 423$lık asgari ücretiyle neredeyse aynı bir değer. 



Sonuç: Eurobond Yatırımı, Enflasyon ve Asgari Ücret Değişimleri

Her yıl elde edilen kupon ödemelerinin yalnızca %55’ini kullanıp, kalan %45’ini yeniden Eurobond alımına yönlendirme kararımız, daha önce oluşturduğumuz “Eurobond Güvenli Geri Ekleme Oran Tablosu”na dayanıyordu. Tabloyu incelediğimizde, %7’lik kupon oranında 30 ila 50 yıl boyunca ortalama güvenli geri ekleme oranının %45 civarında olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, yatırımı sürdürülebilir ve enflasyona karşı dirençli kılmak için bu stratejiyi uyguladık. Ancak, hesaplamalar gösteriyor ki bazı dönemlerde Eurobond kupon gelirleri asgari ücretin gerisinde kalmıştır. Bunun önüne geçmek için tabloda görülen 50 ve 100 yıllık ortalama oranların (yaklaşık %50-55) kullanılması, pasif gelirin enflasyona daha dirençli hale gelmesini sağlayabilir. 

Oluşturulan Eurobond Güvenli Geri Ekleme Oranı Tablosu, ABD dolarındaki enflasyon dikkate alınarak oluşturulmuştur. Ancak ülkemizde ki asgari ücret miktarları, son 50 yıl için konuşacak olursak, her ne kadar dolar enflasyonuna paralel gitse de onun bir miktar gerisinde kaldığını söylemek mümkün gibi. Yani tabloda belirtilen oranlar dahilinde geri alımlar yapıldığında, Eurobond kupon ödemelerinin enflasyon karşısında değerini koruyabileceğini – en azından son 50 yıl değerlendirildiğinde – söylemek mümkündür. Bu çalışma, sadece örnek bir hesaplamadır ve temel amacı ABD dolarındaki enflasyon ile Türkiye’deki dolar enflasyonunun paralellik gösterip göstermediğini ve Eurobond yatırımlarının asgari ücretteki fiyat değişimlerine karşı bizi koruyup koruyamayacağını analiz etmektir. 

Görüldüğü üzere, Eurobond gelirlerinin bir kısmı harcanıp, kalan kısmı devamlı olarak yeniden alıma yönlendirildiğinde, uzun yıllar boyunca enflasyonla paralel giden sabit bir getiri sağlanabilmektedir. Ancak unutulmaması gereken nokta bu hesaplamaların yatırım tavsiyesi olmadığı, yalnızca kişisel değerlendirmelerden ibaret olduğudur. Finansal kararlarınızı vermeden önce uzman bir yatırım danışmanına danışmanız önemlidir.

Yeniden görüşmek dileğiyle !


“Birikim, geleceğin sessiz bekçisidir; lüks ise anın doyumsuz hırsızı.”




Herkese yeniden merhabalar! 😊



Bugün benim de aklıma takılan bir konuyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Sonuçta, Amerika'da yaşanan enflasyon sadece onları değil, tüm dünyayı etkiliyor. Hele ki Eurobond gibi dolar bazlı yatırımlar yapan bizler için bu konu her yıl büyük bir merak konusu oluyor.

Enflasyon, ekonomi dünyasının en çok tartışılan konularından biri. Özellikle ABD’de enflasyon oranları açıklandığında, bazıları bu rakamların gerçeği tam olarak yansıtmadığını, hatta kasıtlı olarak düşük gösterildiğini düşünüyor. Peki, bu iddialar ne kadar doğru? Amerika'da enflasyon gerçekten doğru hesaplanıyor mu, yoksa bu sadece bir şehir efsanesi mi? 🤔


Bu soruların cevabını birlikte keşfetmeye ne dersiniz? Hadi gelin, detaylara birlikte bakalım! 🚀📊

Enflasyon Nasıl Hesaplanıyor?


Enflasyon, bir ekonomideki fiyat seviyelerinin zaman içinde nasıl değiştiğini gösteren bir ölçümdür. Amerika'da enflasyon hesaplamaları temel olarak Tüketici Fiyat Endeksi (CPI - Consumer Price Index) üzerinden yapılır. ABD Çalışma Bakanlığı'na bağlı İşçi İstatistikleri Bürosu (BLS - Bureau of Labor Statistics) her ay enflasyon oranlarını açıklarken şu yöntemleri kullanır:

  1. Sepet İçeriği: Enflasyonu ölçmek için belirli bir tüketim sepeti oluşturulur. Bu sepet içinde gıda, barınma, sağlık hizmetleri, ulaşım, eğlence ve teknoloji gibi birçok kalem yer alır.
  2. Ağırlıklandırma: Her ürünün hane halkı harcamalarındaki payına göre ağırlıklandırılması yapılır.
  3. Hedonik Ayarlamalar: Teknolojik gelişmeler ve ürün kalitesindeki değişiklikler hesaba katılarak fiyatlardaki artışın bir kısmı enflasyon hesaplamasında dikkate alınmaz.
  4. Sahte İkame (Substitution Bias): Eğer tüketiciler pahalılaşan bir üründen daha ucuz bir ürüne geçiş yaparsa, bu da enflasyon hesaplamalarına yansıtılır.
  5. Sahte Kira (Owners' Equivalent Rent - OER): Ev sahiplerinin ödemediği kiranın teorik bir değeri hesaplanarak enflasyona dahil edilir.

Bu hesaplama yöntemi eleştirilere açık olsa da, enflasyon rakamlarının makroekonomik analizlerde önemli bir araç olduğu bir gerçek.

iPhone Modelleri ve Enflasyon Değerlendirmesi

Enflasyonun fiyatlar üzerindeki etkisini anlamanın en somut yollarından biri, yıllar içindeki bir ürünün fiyat değişimini incelemektir. Apple’ın 2007 yılından itibaren her yıl çıkardığı iPhone modellerinin lansman fiyatlarını ve günümüze uyarlanmış fiyatlarını inceledik.

Sözleşmeli ve Sözleşmesiz Fiyatlar

İlk iPhone modelleri genellikle operatör sözleşmeleri ile satıldığı için lansman fiyatları düşük görünmektedir. Ancak, gerçek fiyatlarını görmek için sözleşmesiz fiyatları baz almak gerekmektedir. Örneğin, 2008 yılında 199 dolar olarak açıklanan iPhone 3G fiyatı aslında operatör sözleşmesi ile indirimli satılmıştır. Gerçek sözleşmesiz fiyatı ise çok daha yüksektir. Bu çalışmada o modeller için sözleşmesiz satış fiyatları baz alınacaktır. Ayrıca günümüzde Apple doğrudan satış yaptığı için fiyatlar artık sözleşmesiz bazda görülmektedir.

2007 – iPhone (1. Nesil)

Apple’ın piyasaya sürdüğü ilk iPhone modeli 499 dolardan satışa sunuldu. Günümüz enflasyon oranlarına göre uyarladığımızda, bu modelin bugünkü fiyatı 758.82 dolar seviyesinde olurdu.



2008 – iPhone 3G

iPhone 3G, 599 dolarlık lansman fiyatıyla satışa çıktı. Enflasyona göre günümüzde 877.21 dolar seviyesinde olması gerekirdi.



2009 – iPhone 3GS

iPhone 3GS, selefiyle aynı 599 dolarlık fiyatla piyasaya sürüldü. Günümüz değeri 880.34 dolar olarak hesaplanıyor.



2010 – iPhone 4

iPhone 4, 599 dolarlık lansman fiyatına sahipti. Enflasyona uyarlanmış bugünkü fiyatı 866.13 dolar olarak karşımıza çıkıyor.



2011 – iPhone 4S

Apple, iPhone 4S modelini 649 dolara satışa sundu. Bugüne uyarlanmış fiyatı 909.71 dolar seviyesinde.



2012 – iPhone 5

iPhone 5 de 649 dolarlık fiyat etiketiyle piyasaya çıktı. Bugünkü karşılığı 891.27 dolar olarak hesaplanıyor.



2013 – iPhone 5S

Apple, iPhone 5S modelini yine 649 dolara sundu. Günümüz enflasyon oranlarına göre uyarlanan fiyatı 878.40 dolar olarak hesaplandı.



2014 – iPhone 6

iPhone 6 modeli 649 dolarlık lansman fiyatına sahipti. Enflasyona göre bugünkü fiyatı 864.38 dolar olurdu.



2015 – iPhone 6S

iPhone 6S, aynı fiyatla 649 dolardan satışa sunuldu. Enflasyona göre günümüzde 863.36 dolar seviyesine denk geliyor.



2016 – iPhone 7

iPhone 7, 649 dolarlık lansman fiyatıyla piyasaya sürüldü. Enflasyona göre bugünkü fiyatı 852.60 dolar olarak hesaplanıyor.



2017 – iPhone 8

iPhone 8 modeli 699 dolarlık fiyat etiketiyle satışa çıktı. Enflasyon oranına göre günümüzde 899.13 dolar seviyesine denk geliyor.



2018 – iPhone XR

Apple, iPhone XR modelini 749 dolara sundu. Günümüz değeri 940.48 dolar olarak hesaplanıyor.



2019 – iPhone 11

iPhone 11 modeli 699 dolar fiyatla piyasaya sürüldü. Enflasyona göre bugünkü değeri 862.07 dolar olarak hesaplandı.



2020 – iPhone 12

Apple, iPhone 12 modelini 799 dolara tanıttı. Enflasyona göre bugünkü değeri 973.40 dolar seviyesinde.



2021 – iPhone 13

iPhone 13 modeli 799 dolar fiyatla piyasaya sürüldü. Bugüne uyarlanmış fiyatı 929.72 dolar olarak hesaplanıyor.



2022 – iPhone 14

iPhone 14 modeli 799 dolarlık fiyat etiketiyle piyasaya sürüldü. Enflasyona göre bugünkü fiyatı 860.83 dolar seviyesinde.



2023 – iPhone 15

Apple, iPhone 15 modelini 799 dolara sundu. Bugünkü karşılığı 826.79 dolar olarak hesaplanıyor.



2024 – iPhone 16

En son model olan iPhone 16, 799 dolarlık fiyat etiketiyle satışa çıktı. Bu model için enflasyon uyarlaması gerekmiyor.



Tablo: iPhone Lansman Fiyatları ve Enflasyona Göre Uyarlanmış Fiyatlar

Yıl        iPhone Modeli      Lansman Fiyatı ($)       Enflasyona Göre   2024 Fiyatı ($)
2024 iPhone 16 799 799
2023 iPhone 15 799 826.79
2022 iPhone 14 799 860.83
2021 iPhone 13 799 929.72
2020 iPhone 12 799 973.40
2019 iPhone 11 699 862.07
2018 iPhone XR 749 940.48
2017 iPhone 8 699 899.13
2016 iPhone 7 649 852.60
2015 iPhone 6S 649 863.36
2014 iPhone 6 649 864.38
2013 iPhone 5S 649 878.40
2012 iPhone 5 649 891.27
2011 iPhone 4S 649 909.71
2010 iPhone 4 599 866.13
2009 iPhone 3GS 599 880.34
2008 iPhone 3G 599 877.21
2007 iPhone 1. Nesil 499 758.82

Sonuç

Tabloya baktığımızda, ilk çıkan iPhone’un günümüze uyarlanmış fiyatı 758.82 dolar iken, Apple en son modelini 799 dolar fiyatla piyasaya sürüyor. Yıllar içinde eklenen özellikler, gelişmiş donanım ve üretim maliyetlerine rağmen iPhone fiyatlarının büyük ölçüde enflasyona paralel bir şekilde arttığını söylemek mümkün.


Bu tablo, Apple’ın fiyat politikasının enflasyona bağlı olarak istikrarlı bir şekilde ilerlediğini gösteriyor. Üstelik eklenen donanımlar ve gelişmiş teknolojilere rağmen fiyat artışı, sadece enflasyonun etkisi kadar gerçekleşmiş.


Sonuç olarak, enflasyon verilerini değerlendirirken hem resmi hesaplamaları hem de alternatif görüşleri göz önünde bulundurmak faydalı olacaktır. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Enflasyon hesaplamaları size gerçekçi geliyor mu? Yorumlarda görüşlerinizi paylaşabilirsiniz!


Yeniden görüşmek dileğiyle !


Not-I: $ enflasyonu hesaplama aracı için tıklayabilirsiniz.


Not-II: Yazdıklarım tamamen kendine nottur. Hiçbir tavsiye içermemektedir...